131. SUSMAK ZAYIFLIK MI?




           Susunca  kendini zayıf hisseden insanlar vardır. İlişkilerde zayıflık. Susmak zayıflık mı?

           Kimi insan böyle algılar susmayı. Susmanın dinlemeniz gereken bir dönemi vardır mutlaka, bizim için.

           Susmayı zayıflık, pasifize olma ve yok satılma olarak algıladığı için, durması gereken yerde bile konuşma eylemi gösterir. Aslında kişinin kaygısı; küslüğü yapıyor, agresyon yapıyor. Sürekli boyun eğme kaygısıyla; susarsam zayıf hissedilirim, susarsam ezilmiş duruma düşerim gibi algılar nedeniyle ne yapıyor, olur olmaz her yerde, reaksiyon vermeye başlıyor.

          Yeni bir kuşak var Y kuşağı X kuşağı. Ergenler ile ilgili; ne kadar bencil oldukları, kendini düşünen, bencil ve toplumsal olaylara karşı duyarsız olduğunu ifade ediliyor. Peki bu kuşak kimin eseri?

          Bugünkü nesil dedelerimizin veya nenelerimizin ürünü neden?

           O neslin bir üst kuşağın ihmal ettiği anne babalarımızın, anne ve babalarının ihmal ettiği çocukların çocuğuyuz biz. Bizim anne babalarımız ilgisiz ve sevgisiz büyüdüler. Bizi şimdi sevgi ve ilgiye boğmaya çalışıyorlar, herşeyi vererek. Onların oyuncakları yoktu, bizi şimdi oyuncağa boğuyorlar. Aslında sağlıksız bir nesilin mirasıdır, bu son nesil. Bu nesil bugünkü anne babaların nesli değil. Bu günkü anne babayı meydana getiren neslin sonucudur. Şartlar öyle gerekiyordu denilebilir, fakat farketmez.

            Peki bu nesil ne doğuracak?

            Eğer bilim, ahlâk ve değerler, bunlar bu nesle verilirse daha iyi bir nesil ortaya çıkarabilir. Her geçen nesil bir önceki neslin daha iyi ve değerlere saygılı olduğundan dem vuruyor. Fakat şöyle birşey toplumsal değişim nesilleride etkiliyor, kurallarıda etkiliyor, değerleri de etkiliyor. Sorun, o kuralların, değerlerin ve aktarımların günümüze uygulanıp, oryante edilip edilmemesidir.

            Günümüzdeki zayıflık noktasına gelirsek, yeni nesil genç kızlar ve erkeklerde ilişkiler konusunda çok zayıf. Bir örnek verecek olursak. Bugün kızları anneleri kocasına muhtaç kalmasın boyun etmesin diye okutuyor.
İlerde kocama boyun eğme, boşanman gerekirse boşan. Böyle bir mantıkla çocuk okutuyorsanız sonuçlarını pek ölçmek mümkün değil. Bu toplum da bir sıkıntı. Ama bu yanlış çözümle düzeltiliyor olabilir.

              Kendi evliliğindeki kaygı ve sıkıntıyı çocuğun kaygısı ve sıkıntısı gibi gösteriyor. Sadece çocuğun ekonomik özgürlüğü için okutmak. Çocuğa problem çözmeyi öğretmedikten sonra, duygularını yönetmeyi öğretmedikten sonra, iki kişilik bir ilişkide hangi iletişim kuralını uygulayacağını öğretmedikten sonra, çocuğa otobüste 25 kuruşluk para üstünü almaktan çekimemeyi öğretmedikten sonra; o çocuğu meslek sahibi yapmak, diplomalı mutsuz yapmaktan başka bir işe yaramıyor.

          Biz çocuklarımıza şunu diyoruz "Yeterki oku başka birşey istemiyoruz". Diploma ve meslek sahibi olsun istiyoruz. Yetenekli, nitelikli ve değerli bir birey olsun istemiyoruz. Üniversite mezunu insanları dahi, yere tükürürken görebiliyoruz. Diploma bir kişiyi meslek sahibi yapar, kişilik sahibi yapmaz. Diplomanın arkasına sığınan sığlığa sahip kişiler vardır. Diploma arkasına sığınan kişiler işinde çok kötü ve beceriksiz kişilerdir. Yaptığı işi iyi yapan çok azdır. Diplomayla kusur örten çoktur.

          Diplomayı sadece, erkek olsun ve kız olsun evdeki bütçe olarak görmemek lazım. Yine okutacağız son ana kadar, okumak yetmiyor. Şu anda boşanmaların çoğunluğu okumuş insanlarda görülüyor, yani problem yine çözülmüyor.
          Diplomanın yanında kızıyla konuşan, kızının derdini anlayan, yön veren, akıl danışabileceği anneler olmalıdır. Kendi olumsuz yaşantılarını hayatın gerçeğiymiş gibi aktarıyor.

          Çevresinde bütün akrabalarından kötü ilişkiler gören, olumsuz şeyler aktarılan, şöyle yaparsan başına bu gelir. Öğretiler, öğretiler bir süre sonra kişi ona göre yaşar, evlenemez. Gardını alır. Ben kimseye kendimi ezdirmem gibi söylemlerde bulunur. Halbuki kimse onu ezmiyor. Ortada bir tehlike yokken, önlem alır. Sonunda da anlamsız davranan birini görürsünüz. Çünkü şu mesaj veriliyor. Kendi yaşadığımız kötü örnekler ya da tecrübeleriniz çocuğunuza 'bilgi' değil, 'kaygı' kazandırıyor. 

             Kocamız bize kötü davrandı,  kaynanamız bizi ezdi, şu yapıldı, bu yapıldı. Bunlar çocuğa birşey kazandırmıyor. Sen baş etmeyi öğret. Sen bunlarla baş edememişsin ki çocuğa da sende aynısını yaşayacaksın diyorsun. Çocuğa olumsuz kodlama ve dua ediyorsun. Çocuğun kaderini sözlerin dua olarak kabul edilmesine yıl açar.

            Sonra çocuğa git evlen diyorsunuz. Neden evlenmiyorsun?' diyorsunuz. Bu kadar olumsuz negatif tecrübeyi yükleyip, sonra bu kadın ve erkeğin sağlıklı ve cesur bir evlilik yapmasını bekleyemeyiz.

Yorumlar