130. İLIŞKİLERDE KÜSLÜK 3

                 
                Ya hayır söyle yada sus. Sürekli konuşmak. Kadınlar erkeklerin ilgisizliğinden susmasından yakınır. Erkekler kadınların çok konuşmasından.

         Çok konuşan kadının da bir dinamiği var ilgisiz adamında bir dinamiği var. Buna evlilikte döngüsel nedensellik ilkesi. Adam diyorki çok konuştuğu için ilgi göstermiyorum. İlgi göstermediği için çok konuşuyorum. Bu kronik bir döngüye dönüşüyor.

          Aklını kullanmayanın tepesinden pislik yağdırırız diyor ayeti kerime. Peki pislik nedir?

          Evliliğin bozuldu. Çocuğunu düşman ettin. Düşünme o kadar önemli ki Allah(CC)212 yerde düşünmeyi emrediyor. 212 kere aklını kullanmaktan bahsediyor. Düşünmek ve okumak. Bizim bunu yorumlamakla ilgili bir sorunumuz var.

          Oku düşün ve anla. Yahudilerden bunu yapıyor. Biz bunu terk ettik. Peşin hükümle yarışıyoruz. Kişinin hatasını yüzüne pat diye söylüyoruz. Kişiyi kendimizden uzaklaştırıyoruz. Kırılan gönülle birşey yapmak zor. İnsan kendini tartıyorsa evliliğinde mutlu oluyor. Birbirinin ayıbını araştırmamalı.

           Eş adayını hamur gibi görüyoruz. Evlendikten sonra ona istediğimiz şekli vereceğimizi düşünüyoruz. Kişilik dediğimiz kavram, hamur gibi bir kalıba koyup şekil verebileceğiniz bir şey değil.  Böyle bir düşünceyle evliliğe başlarsak; kronik ve hastalıklı ve çatışmalı bir evlilik sürecini başlatmış olursunuz.

           Mutlu olacağımız eşi nasıl seçeriz?

           İyi tanımak lazım. Ben onu değiştiririm, tolore ederim. Dersiniz ama o öyle olmaz, geçim ayları başlayınca bir noktaya kadar idare edersiniz. Yada evlilik bozulmasın diye, oyunu kuralına göre oynar. Küsmemen için idare eder. Sen istedikçe yapar. Sen söyledikçe yapar. Beklentileri, kendi talepleriyle kazanmaya çalışır. İlişkinin kendi içinde bir akışı olmalı. Onun için ana fikir şu; kabullebildiğin kişiyle evlen.

            Kiminle evlenmeli?

            Kişiliğiyle uyumlu olduğun kişiyle evlen. Kişiliğiyle barışıksan, anlaşabiliyorsan evlen. Aşıkken evlenme, yeni ayrılmışsa evlenme, zayıf zamanda evlenme, terk edilen biriyle hemen evlenme, çünkü o seni yara bandı olarak kullanabilir. Sen yeni ayrılmışsan evlenme.

          Kiminle evleneceğimize dair az çok bir fikrimiz vardır. Fakat kiminle evlenmeyeceğimize dair bir fikrimiz yoktur. Bazı kritik noktalar vardır onları bilir ve ne yaparsak geriye kalan kısmı sağlıklı gider bunu bilirsek ilişki yürür.

          Çivi çiviyi söker. Ayşe ayrılıyor arkadaşları gaza getiriyor 'sana sevgilimi yok. Elini sallasan ellisi' diyorlar. Daha ayrılığın yasını tutmadan, acıyı atlatmadan, ayrılık taziyesini atlatmadan. Başka biriyle çıkıp acıyı atlatmaya çalışıyor. Orada, tercihinin altında yatan 'sevgi' değil 'acı'dır. Canınız acıdığı için size uymayan birini dahi seçersiniz. Peki yaranın iyileşmesi için bir insanı hayatımıza aldık. Yara iyileştiren sonra o insanla ilişkiyi nasıl sürdürecek yara bandı düşecek o zaman. O zaman ızdıraba dönüyor, bu kişiyle evlenmişseniz boşanamıyorsunuz. Işık hızıyla evlenip kaplumbağa, hızıyla boşanmaya çalışıyoruz. 'Zayıf anında yakaladım. Zayıf anında geldim yanına' deyip kurtulamazsınız.

          Sürekli küsmek, kişinin kendi gururuna yenik düşmesidir. Kibir göstergesidir. O gelsin benim her küsüşümde gönlümü alsın. İnatlaşma küsme çok iç içedir. Çoğu inatçı insan çabuk küsen insanlardır.

           Siz öyle bir mekanizma kuruyorsunuz ki; 25 yaşında evleneceğim, 85 yaşına kadar yaşayacağım. Ben 50 yıl bu evliliğimi böyle sürdüreceğim. Ben 50 yıl küseceğim o gelip barışacak. 50 yıl boyunca bir adam buna dayanabilir mi? Daha foğrusu kim dayanabilir?

          Oda kendi ruhsal ve bedensel dengesini korumak için ya çeker gider. Yada entellektüel olanlar ise bir aile danışmanına, psikolog veya psikiyatriste gidiyor. Hem gidemeyen hemde psikiyatriste gidemeyen küsmeyi yok sayarak kendi kendi kendine bir dünya kuruyor.

   

Yorumlar