75.BABA


                     
             Hayat kalitesi, maddi koşulları itibariyle baba ve anneden daha geriye düşen ilk kuşak bizden sonrakilerde biraz daha geriliyorlar ve babaya yaklaşmak için bile çok fazla efor sarfetmesi gerekiyor. Dünya artık daha kirli. Toprağın kirli olmasından da kaynaklanmıyor. Bu kapitalizmin kendi sistemini başka bir düzeye taşıması ve eşitlikçiliğin adaletin moda olmaktan çıkmasından kaynaklanıyor.

             Eğer önemli birşey olacaksanız, babanız olacak dayınız olacak bilmem neyiniz olacak o zaman çok fazla çaba sarfetmenize gerek kalmıyor. Babanın maddi imkanlarının yerinde olması gerekmiyor. Bir kişi sağda solda sayılar amcalar varsa, bir işin ucundan tutmak için birkaç kişi bir araya girmesiyle mümkün oluyorsa. Bizim sosyal örgümüzünde standart işleme şeklidir. Zaten o çocuklarında o yoldan kendilerine hayat tecrübesi edinirler.

            Bazen de hiç buna fırsat kalmaz verilmez verilsede o çocuk, o yolda gitmez. Siyasi tarfında şöyle tek bir örnek vermek gerekirse ama genel değil. Bir taraftan bir kişinin kendisine bir hayat kurması hele de babasız filan bir hayat olması çok da fazla kişiye yük olmadan yada çok fazla kişiden yardım destek almadan hayat zorlaşırken bir yandan da bunu başarmak. Başkalarının destek verdiği ortamda hayat kurmaya çalışanlara kıyasla daha fazla bağımsız güç elde etmek demektir. İşin siyasi tarafı bu.

            Halanın, teyzenin yol ve yordamından size açtığı yoldan; sahip olacağınız bağımsız hayat, onlarla ilişkileriniz tarafından belirlenir. Amcanın "Buda böyle yapılır mı?" Halanın "Bu yaptığın ayıp" demelerinin dışına çıkamaz. Bu yardımı almadan babanın kanatlarında çıkmış kendine bir hayat kurmuşsanız; okumuşsanız, meslek sahibi olmuşsanız bu demektir ki "Hayat". O zaman "sizi dinlemek zorunda değilim" diyebiliyor. Bunun bir isyanla geliyor olmasına gerek yok. Bu değerleri benimsememekle ilgili değildir. Değer kümesi çok benzer olacaktır, dışında birşeyden bahsetmiyordur. Kendi tercihlerini veya yollarını daha rahat bir şekilde ortaya koyması anlamına gelir.

             Burda babalar iki baskı altında, hem bu çocuğun kendi bağımsız hayatını kurması lazım, ama bu bağımsız hayat kurmak artık, bir önceki kuşaktaki bağımsız hayat gibi değil; bir kez, bu çocuk burdan çıkarsa, bizim sözümüzü dinlemez, buraya uğramaz, bayramlarda elimizi öpmeye geleceği şüpheli diye düşünüyor. Buda dış sistemin zorlaştırdığı hayat koşulları içersinde, bağımsız hayatlara sahip olmak çok zor. Ama birkez buna sahip olursanız, o hayat, gerçekten bağımsızdır.

           Galiba şunlar arasında karmaşa yaşanıyor. Türkiye'de bağ kurmak, bağlılık ve bağımlılık çok garip bir şekilde aynı gibi anlaşılıyor. Başka dillerde bunlar başka kelimelerden türüyorlar ama türkiyerde bağ kelimesinden yürüyor.

           Bağ başka birşey bağlılık başka birşey bağımlılık başka birşey. Verdiğimiz dayı hala Amca örneğiyle kendine hayat kuran kişide bir bağımlılık söz konusu. Fakat aynı şeyi kendi kaynakları ile, onların kaynakları olsa bile yüz vermeyip tenezzül etmeyip kendisinin kurduğu bir durumda bir bağlılık olabilir. Ve bu bağlılık daha değer düzeyinde olabilir, ihtiyaçlar düzeyinde değil.

           Bağ ise yanyana oturarak olan birşey. Duygudan yola çıkarak kurduğumuz şeyde bağdır. Gerçek bir bağ, çok içiçe geçen, bağımsızlığının olmasını umut ettiğimiz bir bağ. O seviyede kalmamalı.

          Burdan yola çıkarak cemaatleri sıkı bağımlılıkları üzerine; sınırların çok belirgin ve yüksek olduğu yerlerde kurulan ilişkilerin, hem siyaseten, hemde ticarette güç elde etmek hemde neredeyse toplumunun devamlılığını buna bağlayarak, onların bizatihi değer haline gelmesidir. Galiba buralara yönelmek, bir baba sorunundan mi kaynaklanıyor yoksa baba sourunu mu bunun içerisinden çıkıyor? Birbirlerini oluşturuyorlar.

           Bizim kültürümüze özgü olandan başlamak üzere; sıfır yeni bir sosyal teori değil ama, varolan sosyal teorileri yeniden yorumlamaya ihtiyacımız var. Bizimkine benzer akraba tanıdık ve sosyal çevresiyle içiçe geçmiş; ben nerde bitiyorum, teyzeoğlu nerde başlıyor, çok da belli olmadığı kültürlerde, bir kişinin bağımsızlaşması şunun için çok zor. Buraya topluca bir başkaldırıda bulunmak zorunda, fakat bu yalnızca kendi sosyal çevresinden oluşmuyor. Diğer ilişkide olduğu bütün insanların da buna benzer sosyal çevreleri var.  Yani onlarda küçük sosyal çevrelerden geliyor . Dolayısıyla, bütün bir kültür, olduğu gibi, bu sosyal yapışık ilişki ağı modundan, biçiminden tipinden, daha bağımsuz ilişki ağı moduna taşınmadığı sürece gerçek bir bağımsızlık mümkün değildir.

          Cemaatler bu kişiye, bu ilişkiye başka bir alternatif başka bir ilişkiler ağı sunuyor. Ama karakteri aynı, ama şöyle burda çok sonu belli bir hikaye var. Bu kısıtlamaların nereye varacağı bellidir. Buradaki, buna karater olarak benzeyen yeni ilişki ağının ise birtakım vaatleri olabilir ve en azından yenidir. Cemaatlar tipi yapılanmalar dindar olsun olmasın esasında dindar cemaatlerden aile herşeyin merkezinde olduğu için esasında ailenin tersi, tersinden alternatifidir. Bir taşınma sözkonusudur.

           

Yorumlar