Birçok kitabında Mevlana'dan alıntılar yapan Dr. Fred Allan Wolf, özelliklede 'ruhani kainat' kitabında daha fazla alıntı yapmıştır.
Hazret bir şiirinde şöyle yazmış. "Ruhumda patlayan volkan da, yüzlerce dalgalı sel akarken cennet benim dönmemi sağlıyor." Bu kuantum fiziğiyle şunu keşfettik; bir evren yapmak için döngüleri kullanmalıyız. O döngüler ki olaylar arasındaki iletişimi kurmayı sağlayan temel öğelerdir. Elektron yada bazı atom parçacıkları olarak adlandırılan bu parçacıkları dönerler.
Ve döndükleri zaman öyle hızlı dönerler ki dönüşlerini göremezsiniz bile. Döngünün ötesinde dönerler. Bu kuantumun doğasından gelir. Ve bunu dans gibi yaparlar.
Formülleri yazarken bile orada, saf bir sufizm görmeye başlıyorum. Onu 'döngünün dansı' olarak algılıyorum. Bir el aşağıyı bir el yukarıyı gösterir. Bu dünya ile gökyüzünün birleştirilmesidir. Bu her zaman böyledir ve döngünün maharetini göstermektedir. Kısacası mevlananın şiirlerinde döngü düşüncesi vardır ve kuantum fiziğinde de döngülerin olması gerektiği düşüncesi mevcuttur. Günümüzde konuyla ilgili kitaplar yazılmakta ve belgeseller çekilmekte. Bunlar pekçok tartışmaya ve kafa karışıklığına yol açmakta.
Terapiye limon, aspirin niyetine al bi mevlana, mevlana terapi, sufi terapi, sufiperko terapi gibi işi sulandırdılar. Kuantum ciğer, kuantum lahmacun gibi kavramlar çıktı ortaya ve işin ciddiyeti bozulmaya başladı. Nedense en önemli şey ciddiyeti kaybetmek. Ciddiyeti kaybolan yapılar bozuşmaya başlarlar, çözülmeye doğru giderler. Bunu yeniden toplamak için işin asli otantik ciddiyetine kavuşması gerekir.
Batı bilimi bu konuda çok yoğun çalışma, çok yoğun insan mesaisi, çok yoğun masraf ve çok fazla adanmışlık ömürlerle ilerledi. Müthiş bir bilgi üretildi. Hani bu etrafımızdaki evrenin dokusunda nüfuz ettikçe bunun ne kadar muhteşem birşey olduğunu anlamaya başladık. Fakat bu son fikirleri alıpta bunlar üzerine garip öğretileri geliştirmek ve inşa etmek konunun bilgi kısmına vakıf olmadan felsefesini altını boş bir şekilde kendi yaşam görüşüne dönüştürmek faydalı bir yaklaşım değil insanlar çok düştü bu hayata. Öncelikle bu konuda bilgi sahibi olmak gerekiyor.
Kuantum fiziğinin, kaos teorisine ve genel olarak 20. yüzyılın ikinci yarısında meydana gelen bilimsel gelişmeler ve bazıları tarafından ikinci rönesans denilen, o büyük değişimi anlamak gerekiyor. Onun bilimsel kısmını hazmettikten sonra yaşamımıza, fikrimize ve felsefemize nasıl yansıyacağını tekrar üretmek gerekiyor.
Gerçek nedir? Gördüklerimiz mi duyduklarımız mı? Tadını aldıklarını mi? Dokunabildiklerimiz mi? Yoksa kokusunu aldıklarını mı?
Bu beş duyumuzla algıladığımız bu dünya gerçek mi? Kafamızdaki bir sürü soru işareti bilimin gerçeği arayış yolculuğunun, daha çok uzun süreceğini işaret ediyor. İnsanın bu alemdeki küçük yolculuğu evrenin sırlarını anlamaya yetecek mi?
Diyerek! yazımı sonlandırıyorum. Bu konuda çok yorum bekliyordum. Ama hiç yorum gelmedi.
Yorumlar
Yorum Gönder