Bu dönemde ülkemizdeki gençlerin bu alanlara yönelmesi çok önemli. Beyni bir bilgisayar gibi anlayarak değil. Yepyeni, bambaşka bir bakış tarzıyla anlayarak, muhtemelen kimsenin aklına gelmeyen, muhteşem şeyler ütetme şansımız olacak.
Kuantum mekaniğinin bu olasılık yapısının, dünyaya olan bakışımızı, ciddi olarak değiştirebileceğini düşünen bilim insanları var. Bu işte tam bir kapalı bir evren modeli diyebileceğimiz, evren modeli çıkartıyor karşımız. İnsan zihnide böyle parçaçıklardan oluşuyorsa, insanın özgür iradesinden hiçbirşey kalmaz. İnsanın ne yapacağı tamamen bu tabloda belirlenmiştir. Evrenin herhangi bir anında, insanın geleceği belirlenmiş değildir. İnsanlar otomat değildir. Orada boşluklar vardır şeklindeki bağlamıyla, kuantum indeterminizden hareketle bilimsel determinizmle özgür iradeye çıkışlara cevap vermeye çalışır. Bazı bilim insanları veya felsefecilere göre batı dünyası, kuantum mekaniğinin takdir ettiği anlayışa, bizden çok daha uzak. Onlara göre doğunun kadim bilgisi, asırlardır bu anlayişi taşımaktadır.
Batı felsefesinde; ya birşey geçerlidir ya da diğeri. Oysa doğu felsefesinde ise, bu durumda olabilir diğer durum da olabilir. Başka bir deyişle, doğu felsefesinde A kişisi A düşüncesini savunur ve haklı olur. B kişiside B düşüncesini savunur ve haklı olur. Oysa batı felsefesinde A ve B birbirine zıttır. Dr fred Allan Wolf(Dr. Kuantum).
Gerçekleşen çok daha karmaşık, çok daha belirsiz, kaotik, bulanık, kuantumsal. Aslına bakarsanız batı bilimi birkaç yüzyıllık fetret döneminden sonra şimdi, birde bilimsel bulguların kendilerini yönlendirmesi sonucunda maddenin gerçekliğine çok ciddi oranda nüfuz etmeye başladılar ve bu onlarda çok ciddi bir şaşkınlığa sebep oldu.
Bilimle ilgilendikçe bizde şaşırıyoruz. Batı biliminin, bilinmezlik ve öngörülemezlik gibi bazı sınırlar koymasına hayret ediyoruz. Ve kabullenemiyoruz. Bilim bizim için kadiri mutlak, yani bilim öngörerek hareket eder durumu, değişti.
Belirsizlik ilkesi var kuantumda haisenberg. Bazı şeylerin bilinemeyeceği dair bazı sınırlar var elimizde. Bir bunu anlıyoruz.
Birde bizim kadim kültürümüzden gelen, birkaç yüzyıl öncesi, çok yoğun olarak bildiği ve yaşadığı, bir yaşam biçimini modern bilimin onaylamış olduğunu görüyoruz. Modernizmin o katı rasyonel tutumundan ziyade herşeyi 'yes or no' yargılayıcı ve ucunu kapatıcı anlayışından ziyade, daha çok bakana, görene ve durduğu yere göre değişebilen hakikat ve realiteler kavramına gelmeye başladı. Aslında nasrettin hoca mantığı veya sufilojik diyebileceğimiz anlayışlarla örtüşen, açık, hırçın alanlar çıkmaya başladı.
Kuantum mantığına uygun Hermann mantığını bir örnekle anlatmak gerekirse nasrettin hocanın şu hikayesi verilebilir.
Nasreddin Hoca, kadılık yaptığı günlerde bir gün bir ahbabı burnundan soluyarak gelmiş. Hasmı için söylemediğini bırakmamış. Sonra:
– Hocam, Allah aşkına söyle, demiş, haklı değil miyim?
Hoca ne yapsın?
– Haklısın, demiş.
Ahbabı sinirleri yatışmış olarak gitmiş. Onun hemen arkasından hasmı gelmiş. Bu defa da o başlamış atıp tutmaya, yok bana şöyle, yok böyle yaptı demeye. O da Hoca’ya sormuş:
– Haklı değil miyim?
Hoca:
– Vallahi çok haklısın, demiş.
Adam da sakinleşerek gitmiş. Tüm bunlara tanık olan Hoca’nın karısı bile bu işe şaşırmış kalmış.
– Senin kadılığında bir garip Hoca Efendi. İkisine de sen haklısın dedin. Hiç öyle şey olur mu?
Nasreddin Hoca hanımının yüzüne bakıp:
– Hatun, demiş, sen de haklısın!
Yorumlar
Yorum Gönder